Ağustos ayı ile birlikte başlayan bal sağımı bugünlerde hız kazanmış olması hasebiyle bu yazımızda biraz arılara yer vereceğiz.
Biz insanlar doğumumuzdan sonra hayatımızı devam ettirebilmemiz için, gerekli olan bilgi ve kabiliyetleri yirmi yılda ancak öğrenebiliyorken, bir bal arısı yavrusu birkaç dakika içerisinde sanki bir yerde yüksek ihtisas yapmışçasına kovandan ayrılıp bal toplamak için kanat çırpıyor. Üstelik işitme kabiliyetleri olmadığı halde arılar birbiriyle kusursuz bir iletişim içerisindeler..
Herhangi bir eğitim almaksızın, Arılar yiyecek kaynağının bulunabilmesi için kaynağın kovana uzaklığı, doğrultusu, zenginliği gibi gerekli tüm bilgileri kovana dönen arıların sergiledikleri danslarıyla paylaşıyorlar.
Üstelik tek tip dans da etmezler. Arılar yuvadan 15 metre kadar uzaklıktaki besin kaynakları için daire dansını kullanırken, 25-100 metre arasındaki besin kaynakları içinse bir geçiş dansı olan sallanma dansını kullanırlar. Bundan başka bal arıları yuvadan 100 metreden daha uzak kaynaklar için kaynağın uzaklığını, yönünü ve niteliğini bildiren kuyruk dansı ile iletişim kurarlar.
Arıların bu dansları içerisi karanlık olan, ne yiyeceğin ne de Güneş’in görülebildiği bir kovanın içinde yapmaları ve hedef olan yiyecek kaynağı yatay düzlemde yer almasına rağmen bunu düşey konumdaki bir peteğin üstünde dans ederek anlatmaları insanı hayretler içerisinde bırakıyor.
Güneş her 4 dakikada 1 derece yer değiştirir. Arı eğer sürekli aynı açıyla yol alacak olsa Güneş’in hareketi sebebiyle hedeflediği yere asla varamayacaktır. Örneğin, arı 10 km yol kat etmek için yaklaşık 45 dakika uçmak zorundadır. Bu da güneşin yaklaşık 11 derecelik bir açıyla yer değiştirmesi demektir. Üstelik arı bu kadar uzağa gittiğinde eğer yiyecek bulamazsa dönecek gücü de kalmayacaktır. Çünkü arılar gittikleri yerden daha fazla besinle dönmek için kursaklarına sadece kendilerine bildirilen uzaklıkta kullanacakları kadar bal alırlar.
Yaratılıştan sağır olan arıların karanlık bir ortam olan kovanda çeşitli danslar yapması ve bu danslarla güneşin yer değiştirmelerini hesaba katması, en küçük bir hesap hastasının geri dönemeyeceğinden hayatını kaybetmesi ile sonuçlanması, yatay düzlemdeki kaynağı düşey düzlemde anlatması gibi tespit edilen bilimsel ve ilmi hakikatlerden ders çıkarıp öğreneceğimiz çok şeyler var. İnsan öğrenmek istedikten sonra bal arısı ve tüm varlıklar birer hoca ve kaynak eser olur insana. Kur’an-ı Kerim arılar hakkında Nahl suresi 68-69. Ayetlerinde şöyle bahseder: Dağlardan, ağaçlardan ve insanların kurdukları çardaklardan kendine göz göz ev (kovan) edin. Sonra da her türlü meyveden ya da Rabbinin sana yayılman için belirlediği yolları tut!" Onların karınlarından renkleri çeşit çeşit bir şerbet çıkar ki, onda insanlara şifa vardır. Elbette düşünen kimseler için bunda alacak ibret vardır.”
Yukarıdaki ayetlerden de anlaşıldığı üzere arılara bir mucize eseri olarak yapması gerekenler ilham ediliyor.
Bal nimeti için arılara çok şey borçluyuz. Bu nedenle arılara sahip çıkmalı ve teşekkür etmeliyiz.
Her türlü görüş ve önerilerinizi sahaf1sahaf@gmail.com adresi üzerinden bizlere iletebilirsiniz.