Tüketim odaklı yaşama sürükleyen kapitalist sistem ve kapitalist sistemin emzirdiği sekülerizmin insanlığa dayattığı konfora düşkünlüğün neticesinde, kullan at devrini inşa etti bireyler el ele vererek.Kullan at tabaklar, kullan at çatallar, kullan at kaşıklar, kullan at bardaklar, kullan at mendiller derken iyi alıştık ve çok sevdik bu yeni devrin konforunu.Hal böyle olunca arkadaşlıklar, dostluklar, sevgiler, sevgililer ve ikili ilişkilerde kullan at modelini yaşamaya başladı insanlık...
Sabah dost akşama düşman; akşam arkadaş sabaha yabancı...Emek harcamadan aç bitir paketler gibi, çabuk çorbalar gibi çabuk elde ediyoruz, çabucak sıkılıyoruz. Nesneler ve eşyalar hatta gıdalar gibi muamele ediyoruz insanlara ve öyle seviyoruz. Herkesten ve her şeyden sürekli haz almak istiyoruz...
Arkadaş olsun eş olsun karşımızdakinin ruh, akıl, his, kalp, gönül gibi batıni hasletlerini fark edemiyoruz. Sadece bedensel veya maddesel olarak seviyoruz, değer veriyoruz.Böyle hareket ettiğimiz içinde çok geçmeden bıkkınlık baş gösteriyor. Çünkü görsel ve maddesel olarak insan, çabuk yanılan ve sıkılan bir yapıya sahip olduğu için farklı arayışlara yönelir bir süre sonra. Tıpkı alıştığımız odanın şeklini ve duvarın rengini değişiklik olması adına değiştirdiğimiz gibi...
Sevgilerde ve aşklarda da kullan at modeli uygulanıyor artık. Sabah seviyor akşam dövüyor...Eskiden “ Seninle pazara kadar değil mezara kadar” diye bir söz söylenirdi. Bu sözle kişi muhattabına seni benden bir tek ölüm ayırabilir diyerek bağlılığını, sadakatini, verdiği değeri anlatmaya çalışırdı. Şimdilerde bırakın mezarı pazara kadar da gitmiyor sevgiler ve ilişkiler. Sabah başlıyor akşama bitiyor, akşam başlıyor sabaha erişmiyor. Çünkü neyi sevdiğini ve neyi istediğini bilmiyor iki tarafta ve sadece anlık heves ve haz almanın peşindeler...
Şarkılar ve türküler de eşyaların aynı kederini paylaşıyor.Kırk yıl önce yazılan bir şarkı, elli yıl önce yakılan bir türkü dinlendiğinde halen tazeliğini ve hissettirdiği duyguların canlılığını korurken, günümüzde şarkı diye piyasaya sürülen parçalar balon gibi şişiriliyor ve bir ay sonra yine balon gibi sönüyor. Çünkü anlık zevk ve heveslere kurban ediliyor. Şarkıyı söyleyen daha az emek harcıyor, dinleyen çabuk sıkılıyor...
İnsan ilk önce eksik yanlarını keşfetmeli, neye ihtiyacı olduğunu bilmeli ve ağır ağır yaşamalı duygularını. Tıpkı çayın demi, toprağın sükûneti gibi. Gülün bülbüle hasreti gibi, gecenin güne vuslatı gibi.Kadir bilmeli, kıymet verip, anın güzelliğini hissetmeli.
Esen kalın
Her türlü görüş ve önerilerinizi sahaf1sahaf@gmail.com adresinden bize iletebilirsiniz.