İnsanlık yer yüzünde yaratıldığı günden bu zamana kadar geçen tarihsel süreç içerisinde bir çok değişime uğradı, Fakat değişmeyen bir şey vardı; Hayal ve ebedileştirme duygusu günümüzde fotoğraf ve yazı bu ihtiyacı görse de yakın zamana kadar durum çok daha farklıydı aslında, Bu gelişen tarihsel süreç içerisinde kimi uygarlıklarda İnsanlar duygularını taşlara, ağaçlara, hayvan derilerine ve kumaş üzerine nakşetmişlerdir. Bunlardan biride kilimlerdir yakın bir zamana kadar kilim Türk toplumunda önemli bir yere sahipti.
Çünkü Kilim Türklerle birlikte Altay dağları eteklerinden Anadolu'ya gelmiştir. Ve Anadolu'da da yaygın olarak kullanılmıştır. Tercih sebeplerinin en başında dayanıklı olması ve sıcak tutması gelmektedir, bunun yanı sıra hayvancılık yaygın olduğu için yün ve kıl bolca bulunmasıydı.
Anadolu'da hemen her evde bir kilim dokuma atölyesi bulunmaktaydı ve bu tezgahlarda Anadolu kadınları ve kızları en güzel kilimleri dokuyarak maharetlerini sergilerken duygularını da dokudukları kilimlere işlerlerdi.
Aslında kilimin en büyük öne çıkan özellikleri arasında motifleri gelmektedir. Bu motiflerin her biri ayrı bir kültürü ve düşünceyi simgelerken, kimi motiflerde kilim dokuyan genç kızların hayallerini ve sevgilerini anlatırlar
Şimdi sizlere Kullanılan bazı motifleri anlamlarıyla birlikte sunmaya çalışacağım.
SAÇ BAĞI MOTİFİ: Evlilik isteği göstergesidir. Doğum ve çoğalmayı sembolize eder. Evlenmek isteyen genç kızlar zülüf keserler, tek örgü yaparlar. Yeni evli genç kadınlar saçlarını çift örerler. Uçlarına renkli ipliklerle süslerler.
MUSKA MOTİFİ: Nazara karşı koruduğuna inanılmaktadır. Bu yüzden Türklerde ayrı bir öneme sahiptir ve dokumacılıkta sıkça kullanılmaktadır.
EL, PARMAK, TARAK : Yaratıcı gücün sembolü olan "El" insanı hayvandan ayıran en onemli organdır. Neolitik ve Paleotik dönem mağara resimlerinde el ve parmak figürleri resmedilmistir. El şekillerinin, mağara duvarlarında dinsel bir yaklaşımla tekrarlandığı tespit edilmistir. Tunç devrinde büyük el ve ayak izleri resmedilmistir. Eller kuvvet, kudret ve hükmetme gücünü simgeler. Anadolu'da "el motifi" dokumalarda hem gerçekçi, bir üslupla hem de stilize edilerek beş çubuk ve beş nokta şeklinde yorumlanmıştır. Parmak ve ona benzeyen tarak motifleri, geometrik olarak üçlü, beşli, yedili sayılar kullanılarak dokunur. Bir gövdeye bağlanan çeşitli çubuk formlarından oluşur ve duruma göre el, parmak, veya tarak isimlerini alır
GÖZ MOTİFİ: Fizyolojik işlevi görsel algı organı olmak olan göz, aynı zamanda entelektüel algının sembolü olarak da anılmaktadır. İnsan gözü iyi niyetli bakışlar taşıyabileceği gibi, zaman zaman kötü niyetlerin aktarıldığı bir araç olarak da kullanılabilmektedir. Kötü niyetli nazarlar taşıyan gözün kendisi olduğu kabul edilmektedir. Çünkü, bedenin dışa açılan bir organı olan gözün, ışığı alma yetisi nedeniyle derin bir anlamı ve etki gücü vardır Budizm'in ünlü şeklerinden Shiva'nın alnındaki "üçüncü göz", ruhsal aydınlığın alıcısıdır. Halk arasında, gözün simgesel anlamlarını vurgulayan işitme gözü, gönül gözü gibi deyimler çok yaygındır. Nazar önlemlerinden birisi olan göz motifi, dokumalarda özelikle koçboynuzu, eli belinde ve bereket motiferinin etrafında ya da içinde görülmektedir.
KURT AĞZI, KURT İZİ, CANAVAR AYAĞI :Bu motif stilize edilmiş kurt ayağı ve kurt ağzı şeklindedir. İyimserliğin ve korunmanın simgesi olan kurt karanlıkta görebilme yeteneğine sahip olduğu için ışığı ve güneşi sembolize etmektedir.
DAMGA İM:Türkler tarih boyunca aile, oba, oymak, boy, devlet gibi kavramları ifade etmek için belirli figürleri, damga=im kullanmışlardır. İm/damgalar o kişinin, o toplunun varoluşunun simgesidir. Bu uygulama, hem soy ve aile adının sürdürülmesini, hem de aileye ait değerli eşyaların yitirilmemesini sağlamaktadır. Hatta üretilen her dokumanın, her araç gerecin hangi toplumun kültürü olduğunun gelecek nesiller tarafından bilinmesini sağlamıştır.
Bugün kullanılan piktogramlar, şirket logoları. hatta rumuzlar bu geleneğin bir uzantısıdır. İm motifi de hayat ağacı motifi gibi ölümsüzlük ve neslin sürdürülmesi ile ilgili motifler arasında yerini almaktadır.
İz bırakma tutkusunun ulusal bir yanı yoktur. Toplumların varlıklarını devam ettirme güdüsü evrenseldir. Binlerce yıl altı yüzden fazla uygarlığa beşik olan Anadolu, çeşitli kültürlerin akışını sağlayan bir köprü görevi yapmıştır. Denilebilir ki Anadolu bu medeniyetin kalıntılarının muhteşem bir terasıdır.