“Kırk” kelimesi günlük hayatımıza, hatta konuşma dilimize o kadar girmiş ki, neredeyse onsuz yapamıyoruz. Bazen uzun cümlelerle anlatamadığımızı bu söz ile kolayca anlatıveririz. Konuşmalarımıza veya hayatımıza baktığımızda bu kelimenin kendisinden sayıca çok söz ortaya çıktığını görürüz.
Atasözü olarak kullandığımız, “Bir adama kırk gün deli desen deli, veli desen veli olur”, “Kırk yıllık Yâni olur mu Kâni?” sözleri bugün bile geçer akçedir.
Yapılan işin gücünü anlatmak için, “kılı kırk yararcasına” deyimini kullanırız. Meğer, isteyince oluyormuş. Kılı kırka nasıl bölersiniz?
Bir insan bir işi kırk gün yaparsa, daha terk edemez. Bektaşi’ye demişler:“Sen kırk gün namaz kılsan, bir daha bırakamazsın!” O da demiş:“Sen kırk gün bıraksan, bakalım tekrar başlayabilecek misin?”
Sevdiklerinizle aramızdaki dostluk bağını anlatmak için kahveyi bahane ederek, “ Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır” sözünü kullanırız.
“Kırkıma girdim, kırkladım!” Acaba bu sözü söyleyen kişi kabre kırk sene daha yaklaştığının farkında mı?
Aradaki samimiyeti anlatmak için, “Biz kırk kişiyiz, birbirimizi biliriz!” sözünü kullanırız.
Beceriksizliğimizi anlatmak için “kırk dereden su getirmek” zorunda kalırız.
Çobanın gönlü olsa tekeden süt çıkarır cinsinden, “kısa günde kırk kere gider, geliriz.”
Birisine işimiz düştüğünde geri dönüş yollarını kapatmak için, “kırk yılın başı” diye sözlerimize başlarız.
Eskiden “kırk gün, kırk gece” düğünler olurmuş! Günümüzde zengin düğünleri için söylenmekle birlikte o kadar sürmediği de bir gerçek.
Komşularını, akrabalarını ve toplumu zorda bırakan kendini ve haddini bilmezler için, “Kırkından sonra azanı teneşir pâklar!” derler. Böylece onlarla uğraşmanın ne kadar zor olduğunu anlatmaya çalışırız. Ama çıkmayan canda ümit olduğu gibi, kabir kapısına kadar tevbe kapısı açıktır. Islâhı için çalışsak ve duâ etsek daha iyi olmaz mı?
Yeni doğan çocuklar ve anneler için “kırk gün” önemlidir.
Bir insanın olgunlaştığını anlamak için “kırkını görmek” için bekleriz.
İnsanların ne kadar dağınık ve pejmürde olduğunu anlatmak için “bir iplik çeksen kırk yama düşer” deriz.
Tarih sayfalarında neler var, neler…
İmam-ı Azam Ebu Hanife’nin kırk sene yatsı abdestiyle sabah namazını kıldığı rivayet edilir.
Yunus Emre, şeyhinin dergâhına ormandan kırk yıl boyunca hiç aksatmadan düzgün odun taşıdı.
Bilindiği gibi Hz. Âdem (as) hem ilk insan, hem ilk peygamberdir. Hz. Âdem’e (as) aynı zamanda 10 sayfalık bir de talimat (suhuf) verilmişti. Hz. Âdem (as) bin yıl yaşadıktan sonra şu fâni dünyaya elveda diyor ve arkasında kırk bin insan bırakmıştı.
İSlam fıkhında kırk:
İslâm fıkhında da kırk sayısı yer almaktadır. Malın kırkta biri zekât olarak verilir.
Terziler kırk yama diye tabir edilen kıyafet ve örtüler dikerler.
Bir çok yer isimleri vardır “kırk” adıyla anılan: Kırklareli, Kırkpınar, kırk çeşme, kırklar sırtı, Kırklar türbesi...
Diyar bakır yöresine ait “Kırklar dağın düzü” diye türkü bile yakılmış.
Kırk”lı isim ve cümleler:Günümüzde bazı kurslar kırk gün sürer. Okul dersleri kırk dakika yapılır.
Görülüyor ki, sözlerimizi “kırk”la ifade etmeye ne kadar hevesleniyoruz. Toplumumuzun her tabakasında “kırk”a karşı oldukça büyük sevgi var. “
Aslında sayıda bir kutsallık olmasa gerektir. Ama biz “kırk” sayısını kültürümüzde o kadar çok işlemişiz ki, unutmamız mümkün değildir. “Kırk”lı sayılar akılda daha çok kalmaktadır. Hatırlamanın bir yolu da bu olsa gerektir.
Birde yapılan işin sürekliliğinin insanı başarıya götürdüğünü anlatmak için kullanıla gelmiş olsa gerektir.
“Kırk” sayısıyla ilgili bildiklerimizi ve unuttuklarımızı hatırlamaya ve hatırlatmaya çalıştım sürçü lisan etmişem affola.
Sağlıklı günler dileğiyle, esen kalın.