Yüzümü ne zaman göğe çevirsem, alır götürür o engin mavilik beni.
İmrenirim ardında beyaz izler bırakıp giden uçaklara.
Duâ ederim içindeki yolculara...
Ve ardında şu dünyanın tüm yolcularına.
Daha sonra kuşlara ve dünyayı bizimle paylaşan diğer yoldaşlarımız olan ne varsa.
-Kuşlar sadece kanatlarıyla değil, sesleriyle de varlar.
Kulağımıza her daim mesajlar bırakıyorlar. Göklerden süzülen mânâları içriyorlar, sonra da üstümüze serpiyorlar Kulağa ve kalbe göre kalıba döküyorlar.
-Ayağımın gidemediği yere, hayalim değiyor.
Göklerin maviliği, alıp götürüyor bir denizin kıyısına.
Kuşlarla beraber uçuyorum, onları bile geride bırakıyorum mavi göklerde..
-O engin deniz ve masmavi gökyüzü insanın kalbiyle kıyaslanırsa sığ kalırlar.
Sular çekildiğinde bir denizin içinde neler gizlendiğini görebiliriz, ama bir insanın içinde neler taşıdığını, kalbinden ve hayalinden neler geçtiğini yaratandan başka kimse bilemez.
-Düşünmek, susmak değildir.
-Düşünmek, konuşmaktır.
-Bazen duygularıyla, bezen vicdanıyla bazen
-Yaratanıyla buluşmaktır.
Ve Kelimesiz konuşmaktır.
-Kalbimizin sesine, vicdanımızın sesine kulak vermeliyiz.
-Biz bu dünyada sahipsiz değiliz, başıboş değiliz.
-Yerler, gökler ve ikisi arasındakiler bu kadar güzel olmasaydılar seyredilir miydi, zevk edilir miydi, insana bu kadar huzur verir miydi?
-Mutluluğu çok uzaklarda arayanlara duyurulur.
-Bir kuş için birkaç tane yem kırıntısıdır belki mutluluk.
-Bir gül için belki birkaç yağmur damlası ya da bir parça güneş pırıltısı…
-Fazlasına gerek yoktur.
-Karnı doyan bir kuş, o güzel sesiyle mutluluğunu ilân eder.
-Zaten gülün mutluluğu yüzünden belli değil mi, tebessümünden belli değil mi?
-Güllerin güzel yüzündeki mutluluğu güller ne bilir ki?
-İnsan gözüdür onu gören. Güllerin ve daha bir çok gözü olmayan varlıkların.
Onlar için, bundan daha büyük bir mutluluk ne olabilir ki?
-Bilmezler, başkasını bilemezler.
Meselâ güneşin doğuşundan, rüzgârın esişinden, mevsimlerin sırayla gelişinden bizim gibi zevk alamazlar.
-Mehtaplı bir gecede ayın süzülüşünü bizim gibi hayranlıkla seyredemezler.
-Yıldızlı semalardaki haşmeti göremezler.
-Yıldızların altındaki sevgiyi ve ibadetin güzeliğini bilemezler.
-Hatta biraz daha ileri götürebiliriz sözümüzü.
Gökyüzünde kuşlar gibi uçmanın, denizlerde yunuslar gibi yüzmenin zevkini, bizim kadar ne
-kuşlar bilir, ne de yunuslar.
-Bizim kadar hiç kimse anlayamaz onların yaşadıklarını.
-Çünkü insan şu dünyanın tüm varlıklarını anlayacak ve hayal edebilecek duygularla donatılmış.
-Yerlerin ve göklerin bütün güzelliklerini bir düşünün şimdi…
-Gülümseyen bir çocuğun yüzü, bir çiçeğin açılışı, bir annenin yavrusuna seslenişi…
-Bütün güzellikleri toplayın, hayal edin zevk edilebilecek, ne varsa...
-Bunlardan ders çıkarıp ibret alabilecek, sadece ve sadece insandır elbette.
-Her şey bir şeyler anlatır insana.
-Her şey bir şeyler katar insanın hayatına.
-Yeryüzünün bu nazik ve nazenin varlığı ve misafir olan insana, her çeşit güzellikleri seyretsin, ruhu hoşnut olsun, kalbi memnun olsun diye resmî geçit yaparlar günler, geceler, mevsimler ve tüm tabiat gözümüzün önünde. Adeta her gün değişen bir sinema gibi.
-Bu koca evrenin sahibinin izniyle
Her güzellik, bir sevgi seli olur, boşalır yüreğimize.
-Yaa, insan böyledir işte.
-Bütün bunlar boşuna mı?
- Kuşları, gülleri, yağmurları hasılı diğer varlıkları anladığımızda daha çok seveceğiz insanları ve kendimizi ve daha çok mutlu olacağız.
Esen kalın.
Her türlü görüş ve önerilerinizi sahaf1sahaf@gmail.com adresinden bizlere iletebilirsiniz.