Bir deniz kıyısındayım ve aşmak istiyorum bu dünyalıların kurduğu hayatı… Bu deniz var ya bu deniz, alır götürür insanı başka alemlere ve düşüncelere. -Hafifliğe karşı vakur olmayı, sığlığa karşı derin düşüncelerle dolmayı, umursamazlığa karşı ciddiyeti, tereddüde karşı emin olmayı ve yaşamayı öğretir deniz… -Durgun ve engin bir şekilde dururken sakince deniz, birden bire ayağa kalkar dalgalarla vurur kıyılara nefessizce, fakat nedensizce değildir bu dövüş.
-Görürseniz denizi böyle bir halde, bilin ki ihanet edilmiştir ya kıyıya, veyahut dağlara. -Deniz unutmaz, deniz yeri geldiğinde susmaz.
-Çünkü deniz olmak vakur olmayı gerektirdiği kadar, coşmayı da gerektirir. *-Bazende vururken dalgalar kıyılara. Şecaatle hoşgörüyü birleştirir, sunar, mavi tebessümüyle insana. -Denizin dilinden anlayanlar bilirler, mavi ötelerdir… -Deniz ve sakinlik birbirinden ayrı düşündüğüm iki kavram. -Denizi bazen coşarken görmek, onu asıl haliyle seyretmek ve mesajını okumak denizle bir bütün olmak ve onun coşkusuna ortak olmak işte böyle bir şey deniz olmak.
-Denizin susmasından korkarım ben en çokta, şelale gümbürtüyle ortalığı velveleye verirken, denizin susmasını yadırgarım. -Ama aklıma şu gelir hemen ardından dağlar ve denizler birbirleriyle konuşuyorlar aslında. -Dağlar denizlere coşan şelaleler ve Çağlayanlarla, denizler ise dalgalarla, dağlara dertlerini anlatıyorlar belkide. -İnsanlarda öyledir aslında, dağlar kadar sağlam düşüncelere, denizler kadar engin fikirlere sahip insanlarda suskun kalırlar yada sessizce konuşurlar genellikle. -Çünkü ne kadar konuşurlarsa, konuşsunlar, anlayanları yoktur onlarında. Tıpkı denizler gibi…
*
9Denizler çoğu şeyleri susarlar…
-Denizler çok şeyler anlatırlar… -Denizler çok şeyler saklarlar…