Yaşantımızın nerdeyse tüm alanlarında olduğu gibi beslenme ve yeme içme alışkanlıklarımızda dejenere oldu. Hatta son yirmi yılda en çok değişim geçiren alışkanlığımızı beslenme konusunda yaşandık sanırım.
Bu değişim esnasında, gıda çeşitliliğimizin artmasıyla birlikte, kültürümüze yerleşmiş olan birçok yiyeceğimizi ya unuttuk, yada unutmaya yüz tutturduk.
Okullarımızda yerli malı haftası diye bir haftamız vardı ( hâlen kutlanıyor, fakat o da değişime uğradı sanırım) Öyle laf olsun diye değil gerçekten köylerimizde, tarlamızda ve bağımız da yetişen yerli ve milli ürünlerin tanınması, sahiplenilmesi ve yaşatılması adına kutlanan bir haftaydı.
Her öğrenci evinde ne bulunuyorsa o gün okula onlardan getirirdi.
Üç aşağı beş yukarı birçok öğrencinin getirdiği yiyecekler aynıydı.
Öyle pek fazla çeşitlilik yoktu zaten yerli malı haftası Aralık ayında olduğu için yiyeceklerin bir çoğu yazdan kışa hazırlanmış kuru yemiş tarzı gıdalardan veya mevsime uygun portakal, mandalina ve muşmula gibi meyvelerden oluşurdu.
Bunların içerisinde başlıca olanları ve en unutulmazları;
Ceviz, kuru üzüm,kuru erik, elma kurusu, ayva, pestil ve patlamış mısırdı.
Bu gıdalar kış boyunca tüketilmek için yaz aylarında bolca hazırlanmaya başlanır ve güz mevsimine kadar devam ederdi. Günümüzde eskisi kadar olmasa da bir çok yörenizde devam etse de, buzdolabı ve derin dondurucu kullanımının yaygınlaşması saklama ve muhafaza tekniklerini değiştiği için o eski lezzet ve koku yılların ardından kalmış durumda malesef.
Önceleri kışlık gıdalarhazırlaması almasında birçok emek ve işlemden geçirilirdi. Ancak şimdiki gibi bin bir türlü hile ve koruyucu maddeler ile faydalı gıda zararlı hale getirilmezdi.
Gıdaların kış boyu bozulmaması ve güve ve böceklerin istilasına maruz kalmaması için her bir ürün için farklı bir saklama tekniği tercih edilirdi.
Örneğin; incir kurusu erik kurusu elma kurusu ve benzerleri için koruma tekniği olarak yavşan, sakızlık yaprağı, yada kekik suyuna batırma işlemi uygulanırdı. Böylece kış boyunca bu gıdalar güvelenmez ve bozulmazdı.
Pestil, üzüm kurusu, kuruyemişler, Kuru sebzeler ve bakliyatlar için Defne yaprağı ve Kabe otu diye bilinen hoş kokulu bir bitki kullanılırdı.Yörük bir ailenin çoğu olduğum için köy hayatını ve o zorluklarıyla beraber Anadolu romantizmi doyasıya yaşayan kuşağın arasında olmakla kendimi hep hissetmişimdir. Çünkü hayatı yaşayarak tecrübe etmek insana ayrı bir değer katıyor.
Çocukluğumuzda hayvan otlatmaya veya okulu giderken rahmetli ebemiz ( Baba anne) kardeşimle bana o Kuru meyvelerden ( kızılcık, erik, incir)verirdi. Elimiz cebimizden her çıkarttığımızda, keklik ve yavşanın hafif aroması eşliğinde tarifi imkansız o hoş kokusu önce etrafa yayılır daha sonra ciğerimize dolar ve bedenimizi sarardı.Bilmem şimdilerde bu uygulamaları bilen ve yapanlar var mıdır?
Bilmiyor veya henüz yapmadıysanız hâlâ geç kalmış sayılmazsınız.
Zaten bu yazıyı yazmamda ki amaçlarımdan biriside, meyve ve sebzelerin yeni kurulmuş olması dolayısıyla, bir fikir ve fayda sağlar düşüncesi.
Her türlü görüş ve önerilerinizi sahaf1sahaf@gmail.com adresinden iletebilirsiniz.