Kara kış yaklaşırken adım, adım artık kış yağmurları başlamış, dağlara çökmüştür boz duman, yörükleri sarar bir telaş ve heyecan, birazda tedirginlik. Hayvanları çalılkların bol olduğu kış yurduna götürmeleri gerekirki kışın hayvanlar yiyecek sıntısı çekmesinler. Keçiler gebedir yavrulama zamanı yakın, daha kuzluk yapılacaktır.
Yörükler bir taraftan kış yurdu arayışı, ağıl işleri ve kışın sert zamanlarında hayvanların ek gıdası yem tedarikini yaparken, bir taraftan da göç yollarını kontrol ederler. Etrafta hayvanların zarar vermeden geçebileceği bağ bahçenin az olduğu göç yollarını tespit etmeleri gerekir. Sadece bunlar değil tabiki! Göç yapılırken bir çok köyün sınırlarında bulunan meralarından geçmek zorunda olduklarından dolayı köylerin muhtarlarıyla görüşerek ayak bastı harcırahlarını ödmeleri gerekiyor.Ayrıca orman dairesine otlak ücretide öderler.
Yani yörüklük mesleğini ve kültürünü yaşatmak öyle sanıldığı kadar kolay değildir.
Aralık sonlarına doğru keçilerin doğumları başlar ve bu sürüde bulunanan gebe hayvan sayısına göre on şubat'a kadar devam eder. En zor ve bir okadarda heyecanlı zamanlarıdır yörüklerin bu aylar. Doğarken yavrular ikişer, üçer sevinir ve duygulanırlar tıpkı kendi yavruları olmuşçasına...
Ama birde zorluğu vardır bu güzelliklerin, engebeli ve çalılıklı bir arazideyseniz bir yandan 5-6 tane yavruyu üzerinizde taşıyacak bir yandanda doğa ve iklim şartlarıyla mücadele edeceksiniz, bu süreçte yemeyi içmeyi unutacak, keçilerin yavrulaması gecede devam ettiği için uykusuz kalacaksınız. Ah bir de o karlı yağmurlu süreçler yok mu? (yeni tabirle "survivor"yanından geçemez)
Her nekadar zor şartlar yörüklerin yaşam kalitesini olumsuz etkilesede, bu onlar için zamanla yaşamın bir parçası haline gelmektedir. Zaten yörükler doğanın, doğa ise yörüklerin bir parçası olduğu için yörükler doğadan kopamazlar.
Yörük denince dumanın kavis çizerek yükseldiği, kıldan dokuma kara çadırlar gelir hemen insanın aklına. Çünkü; yörüklerin evi seyyar kara çadırlardır ve Ay yıldızlı kan rengi bayraklar dalgalarınır bu çadırların tepesinde, çadırların önünde ise kaynamaktadır içerisinde bulgur lepesi pişen dışı islenlemiş kara bakır tencere sesiz ve sakince, bu yemeğe doyum olmaz asla bir de yanında keçi yoğurdu olunca dağların ağası dünyanın kralı sen olu verirsin bir anda.
Ne yazıkki yörükleride dejeresyona uğrattı yeni dünya düzeni; bunun bir çok nedeni var aslında yörüklerde istemiyorlardı böyle olsun lakin ne kadar direnebilirlerdi ki bu şartlara? Meraların azalması, hayvancılığın rağbet görmemesi, maliyetlerin artması, çocuklarının eğitim görürken sorunlar yaşaması, sürekli ikamet değiştirmek zorunda kalmaları, Yörük kızlarının ve delikalıkarının evlenememesi Vs. Bu sorunlar artık bir çok Yörük kabilesini son kuşak haline getirdi.
Eskiden, yörükler aile boyu sürdürürlerdi hayvancılığı dede'den toruna yörüklük geleneği ile büyür, yaşar ve yaşlanırlardı. Şimdilerde her ne kadar eskisi gibi kalabalık ve Şaşalı olmasalar da, yörükler çekirdek aile olarak Yörük kültürünü her türlü zorluğa rağmen feleğin inadına sürdürme mücadelesi vermekteler, bin emekle, binbir zorluklalar ve umutlarla.
Bu haftaki yazımızı bir Yörük dörtlüğü ile noktlayalım.
Piynar meşesi yüreğimin köşesi
Bir yari sevdim çakmak taşı gözleri
Gece kayar gök yüzünde yıldızlar
Bilmem hangi Yörük güzeli tuttu dileği
-Devam edecek -