İnsan ilişkilerimde çıkar yoktur. Beyaz isem beyaz, siyah isem siyah… Tozpembe bakmam hayata. Acılarımı da yaşarım sevinçlerimi de. Acıma duygum daha ağırdır, merhametliyimdir. Bir o kadar da acımasız… Canımı yakanın canı yansın, olmasa da felsefem kırılsın insanlar kırıldığı yerden. Olmuyor, yapamıyorum, taşıdığım vicdan duygusu ağır basıyor. Anlattım kendimi dilim döndüğünce, bu hafta okurlarımla dertleşmek istedim. Kırıldım ama kıramadım kırıldığım yerden.
Toplumda insan ilişkilerinin dürüstlük üzerine kurulduğunu fark edemeyen bazı insanların arasında yaşıyoruz maalesef. Pirinç tanelerinin arasında taşlar gibi fark edilmiyor, onlarda tıpkı pirinç gibi beyaz ama sert, kırar seni sen kıramazsın kırıldığın yerden.
Dostluk nedir, bilir misiniz? Dostluk balta girmemiş ormanlar gibi bakirdir. Saf, temiz duygularla bezenmiştir. Bilirsiniz ki dallarınız kopsa da fırtınada yapıştırmaya çalışır gövdenize tek tek… Yüzünüzdeki gülüşün eksilmesini istemez, aydınlığa çevirmek ister karanlığınızı. Feda eder kendini senin canın acımasın diye, hissetmezsin ama açılmıştır yollar kendiliğince… Köklerinden koparmak istemez, sıkıca sarar seni. Bir o kadar daha güçlü kalman için zorluklar karşısında… Alır götürürsün istemeden de olsa uçurumun kenarına, bilir ki sen atamazsın, güvenir, tutar elinden yeniden başlar hayata…
Savaşın en kanlı günlerinden biri. Asker, en iyi arkadaşının az ileride kanlar içinde yere düştüğünü gördü.
İnsanın başını bir saniye bile siperin üzerinde tutamayacağı ateş yağmuru altındaydılar. Asker teğmene koştu ve:
- Teğmenim. Fırlayıp arkadaşımı alıp gelebilir miyim?
Delirdin mi? der gibi baktı teğmen...
- Gitmeye değer mi? Arkadaşın delik deşik olmuş. Büyük olasılıkla ölmüştür bile. Kendi hayatını da tehlikeye atma sakın.
Asker ısrar etti ve teğmen "Peki " dedi. "Git o zaman.
İnanılması güç. Asker o korkunç ateş yağmuru altında arkadaşına ulaştı. Onu sırtına aldı ve koşa koşa döndü. Birlikte siperin içine yuvarlandılar. Teğmen, kanlar içindeki askeri muayene etti. Sonra onu sipere taşıyan arkadaşına döndü:
- Sana hayatını tehlikeye atmana değmez, demiştim. Bu zaten ölmüş.
Değdi teğmenim. Dedi asker.
- Nasıl değdi? Dedi teğmen. Bu adam ölmüş görmüyor musun?
- Gene de değdi komutanım. Çünkü yanına ulaştığımda henüz sağdı.Onun son sözlerini duymak, dünyaya bedeldi benim için. Ve arkadaşının son sözlerini hıçkırarak tekrarladı:
- Geleceğini biliyordum! Demişti arkadaşı... Geleceğini biliyordum.
Dostluk böyledir anlayana… Ya kazandığın dostlarla yola devam edersin ya da bir başına oturursun bir köşede başkalarının kazanımlarını izlersin.