Toplumda zaman zaman darbe meselesi açılır, tartışılır yeni bir darbe riskinin olup olmadığını tartışır. Kahir ekseriyet, bu riskin tamamen ortadan kalktığını söyler.
Ben böyle düşünmüyorum.
Düşünmüyorum çünkü bu riskin hâlâ çok yüksek olduğuna inanıyorum. Daha doğrusu bu konuda ciddi emareler görüyorum. Bugün bu emareleri sizinle paylaşmak istiyorum. Örneğin vatandaş şöyle diyor parası olan fetöcüler dışarıda garibanlar içeride.Parası olanlara da kol kanat geriliyor.
Türkiye'de bir darbe yapmak tahmin ettiğiniz kadar zor değil. Aksine çok kolay...
Gezi olaylarını hatırlayın.
Her şey nasıl başlamıştı? Belediye zabıtalarının eylemcilere ait çadırları yakması ve sonrasında bazı polislerin kırmızılı kadına biber gazı sıkmasıyla değil mi?
Aynı eylem şekli elbette ki denenmez ama çok farklı bir eylem de pekâlâ aynı görevi görebilir.
Farzı misal...
FETÖ'ye bağlı olup hâlâ tespit edilemeyen bazı polislerin, küçük bir eylemci grubun üzerine ateş ederek birkaç kişiyi vurduğunu ve bu vurma, vurulma anının televizyonlarda yayınlandığını düşünün.
Sonrasını anlatmaya gerek yok herhâlde...
Gezi'nin daha kanlı yeni versiyonunun anında devreye gireceğini az çok tahmin ediyorsunuzdur. FETÖ'nün devreye girmesiyle işin bir askerî darbeye kadar gideceğinden yüzde yüz emin olabilirsiniz.
Peki bitirildiği söylenen FETÖ nasıl devreye girecek? Aklınıza hemen bu soru geldi değil mi?
O zaman bu soruya karşı soruyla karşılık vereyim:
FETÖ tamamen bitirildi mi? Mesela Türk Silahlı Kuvvetleri ile Emniyet Teşkilatı'nda hâlâ kripto FETÖ'cüler yok mu?
Var, hem de çok var!
Bunu ben değil, uzmanların ortaya koyduğu resmî rakamlar söylüyor. 15 Temmuz darbe girişiminden önce FETÖ, Türk Silahlı Kuvvetleri ile Emniyet'in yüzde 70'ini elinde bulunduruyordu.
Peki şu ana kadar Türk silahlı Kuvvetleri ile Emniyet'ten ihraç edilenlerin oranı ne dersiniz?
Hemen söyleyeyim. Yüzde 12...
Geride kalan olduğu yerde duruyor yani. Bu istatistik sizi tatmin etmediyse, başka bir oran vereyim.
Darbe gecesi Ankara'da 20 bin 900 polis, ülkenin huzurunu temin etmek için görev başındaydı. Peki darbe olduğunda bu polislerin kaç tanesi verilen emirlere rağmen sokağa inip askere karşı direndi?
Sadece 3 bin!
Geri kalanların kaç tanesi FETÖ'cüydü, kaç tanesi mevcut iktidarın düşmesi için direniş göstermedi orasını bilmiyorum. Ama o gece FETÖ'cü polislerin neden darbe girişiminde askerlere destek vermediğini çok iyi biliyorum!
Onların görevi, darbe başarılı olduktan sonra siyasetçileri ve bürokratları tutuklamaktı...
Darbenin üzerinden bu kadar zaman geçmişken henüz konuşmadığımız o kadar çarpıcı detaylar var ki...
Mesela darbe gecesi hangi emniyet müdürleri izindeydi?
Neden hepsi aynı gün tatil izni alma ihtiyacı hissetti? Ve en önemlisi, neden hepsinin tatil yeri Erdoğan'ın bulunduğu Marmaris'ti?
Bu emniyet müdürlerinin kaç tanesine dokunuldu, kaçı hâlâ aktif görevde bunu hiç konuşmadık.
Bu emniyet müdürlerinden bir teki dahi yarın yaşanacak bir olayın kıvılcımını ateşlemeyeceğine dair garanti var mı?
Sadece emniyet değil, Türk Silahlı Kuvvetleri de öyle...
Yaşar Güler Paşa'ya itimadımız Arş-ı alaya kadar, lakin TSK içinde temizliğin yüzde yüz yapıldığına dair bir bilgimiz yok.
Tamam, TSK'daki temizlik neredeyse her gün devam ediyor, neredeyse her hafta yaklaşık 100-200 FETÖ'cü tespit edilip derdest ediliyor, kabul... Ama henüz tespit edilemeyenler de büyük risk oluşturuyor, bunu da kabul edelim.
Durup dururken bu tehlikeye dikkat çekmem sizi şaşırtmıştır, eminim.
Şundan…
Türkiye’nin diz çökmesi için oynanması gereken bütün oyunlar oynandı. Gezi, 17/25 Aralık, 15 Temmuz darbesi ve ekonomik suikast girişimi…
Ekonomik suikast girişimi ile vatandaşı canından bezdirmek isteyen karanlık ellerin işi burada bırakmayacağını ve yeni ve son bir oyun sahneleyeceğini düşünüyorum.
Bu da ancak yeni bir darbe girişimi ile ya da siyasi suikast ile olabilir.
Diyeceğim o ki…
“Bu ülkede bir daha darbe olmaz” diyerek kulağımızın üstüne yatmamamız ve daima tetikte olmamız gerekiyor.