DOLAR 0,0000
EURO 0,0000
STERLIN 0,0000
ALTIN 000,00
BİST 00.000
Giriş Tarihi : 02-12-2022 17:33

Anadolu gercektende bereketli toprakların var olduğu zengin bir coğrafyamıydı?.

 

Hep derler ya Anadolu zengin bereketli topraklara sahip bir coğrafya. Evet Anadolu zengin bir coğrafya ama hiçte denildiği gibi bereketli topraklara sahip değildi. Bilimsel veriler, tarihi ve arkeolojik kanıtlar bunu açıkca göstermektedir.

Bir ulusu, bir devleti tarih boyunca en çok tehdit eden unsur şüphesiz savaşlardan çok ekonomik olumsuzluklar oluşturmuştur. Eğerki bir ülkenin hakim olduğu coğrafyada kıtlık baş göstermiş se, açlığın ve yetersiz beslenmenin arkasından baş gösteren salgın hastalıklar ile birlikte kaçınılmaz son devletin yıkımınıda beraberinde getirmistir. Bunun en gerçekçi örneğinin birini en güçlü zamanında aniden yıkılan ve yıkıldığında Anadolu’da yaklaşık iki yüz yıl süren derin bir sessizliğin hakim olduğu Hititl uygarliğından anlarız. Uygarlığının yıkılma aşamasında pek çok Hitit metininden Mısır ve Ugarit gibi ülkelerden tahıl yardımı talep edildiği görülür. Yine Demir Çağın başındaki Deniz Kavimleri göçü olarak adlandırılan toplu hareketliliğin baş gösterdiği ve Akdeniz havzasında yaklaşık 200 yıl devam eden ve karanlık Çağ olarak nitelenen dönemde (mö.1200-1000) Anadolu üzerinden Doğu Akdeniz ve Mısır'ın verimli ve zengin topraklarına ulaşmak isteyen kavimlerin Anadolu’dan geçerken geçtikleri bölgelerde büyük yağma ve talan yaptığını arkeolojik kanıtlarla görürüz. Hitit ve Anadolu’da ki pek çok yerel uygarlığın yok oluş nedenlerinden biride şüphesiz bu istilacı göçtür. Demir Çağ ile birlikte  Doğu Anadolu’da kurulan Urartu devletinin zor koşullar altında göçebe bir hayat sürerek varlıklarını sürdürmeye çalışması ve bu mücadeleyi sürdürürken de sürekli olarak güneyin verimli toprak ve iklimine sahip Dogu Akdeniz coğrafyasına inme politikaları ile Asur devleti ile sürekli savaş halinde olmaları da şüphesiz elinde bulunduğu coğrafyanın sahip olduğu halk ve hayvan nüfusuna yetersiz olmasındandır. Öyleki Kralları Menua tarımı kontrolda tutabilmek için Bu gün Van bölgesinde bulunan tarihin bilinen ilk ve halen işlevini sürdüren Menua barajını bile yapmışlardır. Bir diğer Demir Çağ uygarlığı olan Frigler Anadolu Tarımının ve hayvancılığın en önemli reforumcusu olmuş, bu günkü Eskişehir, Afyon ve Kütahya bölgesinde tarımsal faaliyetler sürdürmüş sürdürürken de  çift sürerken öküzünü öldüren çiftçiye ölüm cezası verecek kanunlara kadar düzenlemiştir. Fakat onlarda güneyin verimli toprakları için özellikle Çukurova için sürekli Asur ile mücadele etmek zorunda kalmıştır.

Anadolu’nun sık sık istilaya uğramasindaki Anadolu’yu cazip kılan nedenlerden biride sahip olduğu maden yatakları ve  doğal kaynaklar olmuştur. Bu madenlerin başında da obsidyen, Demir ve bakır gelir. Sahip olduğu doğal zenginliklerin başında da sedir  ormanı yer alır.

Ama görülen oki Anadolu tarimcılığının doğanın kontrolünde olması bir Mısır veya Mezopotomya coğrafyasındaki gibi sulanabilir tarım imkanlarına sahip olamaması (Akarsuların debilerine göre takvimler oluşturmak gibi)Anadolu uygarlıklarını ilahi güç ve yardım almak için yine doğaya ihtiyaç duymaya itmiş ve pek çok tanrısal kavramlar oluşturarak bereketli yılların geçmesi için oluşturdukları doğanın gücünü elinde tutan tanrılara adak ve sunuda bulunmuşlardır. ( Friglerin Meter-Kybele si, Urartuların Haldi si, Hititlerin Tarhun'u gibi)

Üç tarafının denizlerle çevrili olması denizel iklimin iç kısımlara kadar etki göstermesine olanak bulamaz Güney de Toroslar Kuzeyde Kuzey Anadolu Dağları bu etkinin önünde adeta doğal bir duvardır. Batısı ise yine Horst ve grabenlerden oluşan Denize dik dar vadi ler ve dik yamaçlar dan oluşur. Denizel etki buralarda iç kısımlara kısmen ulaşmış ve bu bölge tarihi boyunca Anadolu’nun en yoğun yerleşim alanı nı oluşturmuştur. Doğu Anadolu Bölgesi zaten yüksek ve iklim koşulları yönünden oldukça sert bir yapıya sahip olmuşlardır.

Anadolu kültürlerine baktığımızda elde olan arkeolojik veriler bizlere yerleşim yerleri ve çevresinde sürekli büyük silolar ın varlığını gösterir. Anadolu kültürleri hep saklayıp depo etme gereksinimini duyar ve hep depolar. Öyleki bu saklama ve depoloma aynı zamanda da bir tehtit oluşturur ve pek çok kavimin ilgisini çekerek yağmaya ve talana da yol açar

Yine Anadolu Coğrafyasına baktığımızda Anadolu içlerinde kurulan devletlerin sürekli Sahil kısımları ve özellikle Çukurova ve Suriye topraklarına karşı elde etme mücadelesi vardır. Sahiller de çok sayıda liman vardır ve bu limanlar genelde ticaret ile uğraşan ülkelerin kontrolündedir. Mısır, Asur, Ugarit,Fenike liler gibi. 

Yani Anadolu toprakları öyle anlatıldığı gibi zengin ve bereket doludeğildir. Zaten bu gün varolan pek çok tarimsal üründe Anadiluya sonradan gelmistir. (Turunçgiller, patates, soğan, tomates, Mısır gibi). Bu coğrafyada tarım doğanın kontrolünde olmuştur hep. Akarsuları duzensizdir. Yağmur yağar ve iklim ılıman geçerse  ürün alırsın yok yağmur yağmaz  kışlar uzun ve sert geçerse de  ambarın boş kalır. Tavuğun koyunun ineğin aç kalır. Heleki kuraklık bir kaç yıl uzun sürerse boşalmış ambarların ardından salgın hastalıklarda kaçınılmaz olur.

Oysaki Anadolu’nun zenginliği bin yıllardır biriktirmiş olduğu kültürel zenginliktir. Çok farklı uluslardan farklı kültürel değerler ile inanç  çeşitliliği bu topraklarda harmanlanmıştır. Bazen o sarp dağlar Tanrının evi kutsal mekanı olmuş bazende zirvesinde ki bir ulupınar.

Yani Anadoluyu Anadolu yapan jeopolitigidir. Özel konumudur.

Proto Neolitik Dönem le birlikte başlayan ve sonrasında insanların doğanın üzerinde egemenlik kurma girişimleri Anadolu Coğrafyasında da kendini göstermeye başlar. İnsan hayatında Epipaleolitik dönemle birlikte başlayan büyük değişmelerin (mö12000) özellikle Bereketli Hilal olarak adlandırdığımız ve bugünkü Ürdün İsrail Filistin gibi Doğu Akdeniz Cografyasından başlayan (Levant Bölgesi) ve Bu günkü Suriye topraklarından devam edip Anadolu’da Doğu Torosların güney eteklerindeki yüksek düzlüklerle devam edip, Zagros Dağlarının güney etekleri ile Basra körfezine inen Coğrafya yı kapsar. Bu Coğrafya insanlığın avcı toplayıcılıktan yavaş yavaş doğadaki bitkilere ve hayvanlara egemenlik kurmaya başladığı iklimsel ve coğrafi elverişli liğe sahip arazilere sahiptir. Dünyanın ısınmaya başlayıp iklimler ve bitki örtüsü kuşaklarının belirginleşmeye başladığı Holesen dönem  bu dönem ile birlikte başlar..(mö.1200).  Artan nüfus ile birlikte toplu yaşama ve yaşayan nüfusun temel besin ihtiyaçlarını giderme belirli bir iş bölümü organizasyonu gereksimi aslında Holesen dönem içerisinde ortaya çıkan ve Genç Dryas olarak adlandırdığımız ani bir soğuma ile dünyanın yaklaşık 1500yıldan uzun süren bir buzul çağına girmesi ile ortaya çıkar. (mö.9500-7800). Anadolu da özellikle Göbekli Tepe Çayönu Nevari Çori, Kale tepe, Körtik tepe, Can Hasan, Aşıklı Höyük ve Çatalhöyük gibi yerleşim yerleri pek çok gizemleri ile birlikte bu dönemde iskan edilmiş yerlerdir.

Anadolu Tarihine baktığımızda bu bahsettiğimiz dönemle birlikte sürekli bir hareketliliğin olduğu gözlenmektedir. Neolitik, ve Kalkolitik dönemle birlikte doğu dan batıya doğru bir hareketlilik söz konusu iken, Geç Kalkolitik dönemle birlikte  Tunç Çağı ve òzellikle Demir Çağı’nda bu hareketliliğin batıdan doğuya döndüğünü ve fazlacada kuzeyden Anadolu’ya inen kavimlerle gerçekleştiği görülür.

Anadolu’nun yerli halkları olan Luviler, Lelegler, Pelasglar, Arzavalılar, Kizzuwatnalılar, Hattiler, Huriler,Kaşkalılar Troyalılar, Karialı lar, İonyalılar gibi yerli  kültürler ile Hitit, Frig Urartu, Persler,Helenler, Persler, Sami kökenli uluslar vb. kültürlerin zaman içerisinde kaynaşması ile zengin bir kültür birikimi hakim olur bu coğrafyada. Daha sonra buna tek tanrı dinlerinin oluşturduğu yeni bir kültür mozaiği daha eklenecektir.

Bu gün bizlerin asıl sahip çıkması gereken zenginlikte budur aslında. Burada Anadolu’ya yerleşip te iz bırakmış bu zengin kültürleri, hiç bir etnik, siyasi ve dini unsura bakmadan Anadolu kültürü olarak benimseyip şekillenmektir. Anadolu Tarihi boyunca Anadolu’da yaşam sürmüş bütün uygarlıklar gittiklerinde yeni gelenler için şüphesiz yaşamlarını kolaylaştıracak pek çok kültürel ve hayati değerde eser bırakmıştır. Yeni gelenlerde genel olarak eskiyi korumuş hatta pek çok kültürel yapıyı benimsemiştir. Bu gün etnik kökenleri var olupta Anadolu dışında olan pek çok ulus diyemezki Anadolu bizimdi veya bu gün Anadoluda var olan uluslarda Anadolu bizim ana yurdumuz diyemez. Bu gün var olanlar bu coğrafyada bilmelilerki kendileride bir kültürel mirasçı ve sahip oldukları bu coğrafyanın değerlerini yok etmeden geleceğe aktarmak zorunda.

Biliyoruz ve inanıyoruzki bu coğrafyanın gizem felsefesi yine doğasındaki güçte saklı. Şöyle bir Toroslara, Kaz Dağları'na Kaçkarlara yada Orta Anadolu’nun bozkırlarına baktığımızda rengarenk çiçekleri görürüz. Tıpkı Anadolu kültürü gibi gökkuşağı gibidir. Beyaz sarısız mor kırmızısız anlam ifade etmez. Birlikte ilk bahar birlikte mevsimdirler. Dikenlisi meyvelisisi acısı ekşisi birlikte doğadır birlikte vardır. Anadolu’da öyle değil mi.

Ali Topal

NELER SÖYLENDİ?
@
PUAN DURUMU
  • Süper LigOP
  • 1GALATASARAY3390
  • 2FENERBAHÇE3386
  • 3TRABZONSPOR3355
  • 4BEŞİKTAŞ3351
  • 5RAMS BAŞAKŞEHİR FUTBOL KULÜBÜ3349
  • 6ÇAYKUR RİZESPOR3348
  • 7KASIMPAŞA3346
  • 8BITEXEN ANTALYASPOR3345
  • 9CORENDON ALANYASPOR3345
  • 10EMS YAPI SİVASSPOR3345
  • 11YUKATEL ADANA DEMİRSPOR3341
  • 12YILPORT SAMSUNSPOR3339
  • 13MKE ANKARAGÜCÜ3337
  • 14MONDİHOME KAYSERİSPOR3337
  • 15TÜMOSAN KONYASPOR3336
  • 16GAZİANTEP FUTBOL KULÜBÜ3334
  • 17VAVACARS FATİH KARAGÜMRÜK3333
  • 18ATAKAŞ HATAYSPOR3333
  • 19SİLTAŞ YAPI PENDİKSPOR FUTBOL3330
  • 20İSTANBULSPOR3316
ANKET OYLAMA TÜMÜ
E-Bülten Kayıt
ARŞİV ARAMA