MERSİN
Giriş Tarihi : 11-06-2021 08:37   Güncelleme : 11-06-2021 08:37

BİR SÜRGÜN KASABASI

Bir sürgün kasabasıydı aslında bu mavi gezegen, eski zamanların gölgesinde özellikle akşamları gelecek zamanları anlatarak bir takım umarsız maceraların peşine düştük galiba?

BİR SÜRGÜN KASABASI

Hayır hayır bu bir ütopya olamaz!

Çünkü bir nefes ölürken, başka bir nefesin dirildiği yerdir burası...

Bizler mi?İki nefesin ortasında yaşayıp giderken  onca kalıntıları, arkamızda nasıl bir iz bıraktığımızı fark edemiyoruz. Sanıyoruz ki akreple yelkovan hep aynı şeyleri tekrar ediyorlar. Hayır efendim ne münasebet,  o tik tak sesleri saatin çıkartmış olduğu sesler değillerdir. Kalbimiz var ya hani? Gerçekte çam kozalağı gibi olan, Hayâllerimizde ve aşkımızın tarifinde evrilmiş bir üçgeni andıran, işte o narin ve mahzun organımız olan kalbimizin zamana çarparak hayatın akışına tuttuğu ritimdir tik tak sesleri...

           **

Bu ritim esnasında,kimilerimiz üzüyor , kimilerimiz delice seviyor, Kimimiz sevindiriyor. Bazılarımız ise hoyratça kırıp indiriyor.

Kimimiz için sevgi mutlu etme sanatıyken,bazılarımız salla gitsin hayatı diye umursamadan ilerlerken, hayat hepimizi salıyor fark ettirmeden.

Kimimiz adam olmaya doğru durmaya çalışmakta. Doğruluğun ve adamlığın gündüz vakti fenerle arandığı günümüz dünyasında. Kimimiz insanlık şerefini beş paraya satarken, boş ver yalan dünya değilmi diyenlerimiz oluyor. Aslında ne dünya yalan üzere kurulu, nede dünya yalayalan olan yalana sarılışımız...

Neydi? Kimleydi kavgamız?

Biz tek kişi, karşımızda ömür dediğimiz iki kişi; biri gündüz diğeri gece, gücümüz aldığımız ve verdiğimiz nefes, onunda hepsi iki hece, sermayemiz ise  bedenimiz ve ruhumuz  sadece...

 Zaman çizelgesi üzerinde ilerlerken  neyimiz kaldı elimizde?Sadece kendimiz ve yaptıklarımız işte, biz ve gece ömür dediğimiz iki hece alınan nefes ve verilen nefes.

       **

Biraz sevecek, biraz oturup gidecektik.

Demir atıp, yerleşmeye değil, yol almaya gelmiştik bu köhne dünyaya...

Uçup gidecektik birer birer... Turnalar ve leylekler gibi, göç ede ede varacağız asıl vatanımız olan ölüm sonrası cennet yurduna!

Mesele basitti aslında geldiğimiz gibi masumca yaşamalıydık ve giderken ağaçların izleri gibi güzel izler bırakarak yol akmalıydık.

Bir tüccar değildik satamazdık dünyanın anasını, takıldığı anda ruhumuza bir kuşun kanadına alıp gidecek bizleri  daha yaşanılır bir memlekete elbette...

Şimdi ne yapmalı biliyor musunuz? Geldiğimiz yeri hatırlamalıyız ve gideceğimiz yere bakmalıyız..!

Elimizde halâ varsa biraz insanlık sermayesi çoğaltarak sevgi ve saygı dağıtmalıyız tüm varlıklara...

 Hayat serüveninizin kolay, Hızır ve huzurun yoldaşınız olması dileğiyle esen kalın.

Her türlü görüş ve önerilerinizi sahaf1sahaf@gmail.com adresinden bizlere iletebilirsiniz.

Süleyman TaşSüleyman Taş