Odunların içinden bembeyaz çiçekler fışkırıyor.Bir şenlik, bir sergi kuruluyor... yeniden ve sessizce bir davet başlıyor aniden.Kokuları ve renkleri gözlerimiz vasıtasıyla hafızalarımıza kazımak için yapılıyor bu davet.
Hayat bir aynadır, ağaç bir aynadır, çiçek bir aynadır... Nasıl bir kalbe sahipsek bu aynada onu görürüz.
Gözümüzle değil, kalbimizle görürüz.Bu bahar kalbimizle gören gözler nasip olsun biz insanlara.
Bu bahar yolların götürdüğü yere değil, kalbimizin götürdüğü yere gidelim. Hiçbir yolu olmayan tepedeki bembeyaz çiçekler açmış ağacın çağrısına uyalım.
“Hadi yanıma gel” diyen o ağacın yanına patikalardan aşalım tepeleri.
Sağda solda gördüğümüz tüm varlıklara selam verelim.Uçan kuşa, buluta, yaratıcının hediyesi olan ne varsa her şeye…Bu bahar nasibimizin fazla olmasını dileyelim.Ağaçların başlarındaki çiçekler, meyvelere işaret eder.Görebilseydik bugünden geleceği, koparmazdık ağaçtaki çiçekleri.
Kime, neye, niçin zaman ayırdığımıza bir bakalım.Nerelerde akıp gitmiyor ki, ömrümüzün suları?Bize ait bir yaşam değilmiş gibi sanki yaşadığımız hayat. Kazanılmış bir gönül götürmek varken Rabbin huzuruna biz neyle meşgulüz Allah aşkına..Baharın da, ağacın da bir gönlü, dalın da çiçek gibi bir gönlü olduğunu ve insanın da çiçek gibi bir ömrü olduğunu unutmayalım bu bahar…
Gökyüzünde ışıldayan yıldızlar da bir çiçek. Kimsenin eli yetişmez koparsın demet demet, onları da gözlerimizle seveceğiz elbet.Gündüz bahar sayfasını okuyanlar geceleyin gökyüzünün yıldız bahçesinde dolaşırlar elbette.Görelim; gördüğümüzü de görelim. Göz kendisini görebilmek için bir başka göze ihtiyaç duyar,bir başka gözü ayna yaparak kendisine bakar.Anlayalım ki, beden gözünün arkasında kalp gözü olmazsa bir hiçtir insan, sadece bir hiç…
“Nasıl sevmeli?” diye, sevmeyi merak edenlere ders veriyor, gözümüzün önünde bir ağaç.Bak ki göresin…Yaratandan ötürü yaratılanın sevgisini nasılda güzel gösteriyor bahar.Ağaçlar karşılıksız seviyor. Dikkatleri çekiyor. Sevgiden bir demet yapmış, takdim ediyor.Sesleniyor, konuşuyor, tebessüm ediyor ağaçlar bize baharın müjdesini verircesine…
Geçip gider kışlar..
Misafir olur baharlar..
Canlanır ölmüş ağaçlar..
Ağaçların başlarında beyaz çiçekler, yeşil yapraklar…
Yeşil ile, beyaz ile, baş başa neler konuşmaz ki insan!
Hep utandırıyor ağaçlar.
Arkamızı dönüp, umursamadan geçiyoruz.
Unutuyoruz onları çoğu zaman. Onlar bizi unutmuyor.
Hep hatırımızı soruyor, ruhumuzu okşayacak sözler söylüyorlar.
Utandırıyorlar bizi.
Dostluk neymiş, vefa neymiş öğretiyorlar..
Ne bilir ağaç süslenmeyi, çiçek açmayı ne bilir?
Ne bilir seni, beni, kediyi, kuşu, rüzgârı, bulutu…
Bak ayağı olsaydı durmazdı öyle toprağa bağlı..
Küserdi belki, çekip giderdi…
Seni beni gezmek için yaratan çakmış, sabitlemiş yerine. Adım atmaz olmuş bizler görelim diye.
Dostluğa vefaya sığar mı? Olanı biteni görmeden geçmek yakışır mı insana?
Bahaneleri bırakalım…
Bir ağaçla dostluk kuralım bu bahar, vakitsiz çıkıp gitmeden şu dünya misafirhanesinden.
Şimdi bakıp gözlerimizle okşadığımız bir yaprak, belki de duacımız olacak, bu dünyadan göçüp gittiğimiz zaman.
Ömrümüzün ve gönlümüzün hep bahar olması dileğiyle esen kalın.
Her türlü görüş ve önerilerinizi sahaf1sahaf@gmail.com adresinden iletebilirsiniz