MERSİN
Giriş Tarihi : 23-02-2021 08:11   Güncelleme : 23-02-2021 08:11

ŞİMDİ NERGİS/ NERGİZ ZAMANI

Nergisgiller familyasından olan ve 20 kadar türü olan Nergis çiçeği Latince dilinde Narcissus olarak adlandırılır. Ülkemizde nergis çiçeği aynı zamanda Fulya çiçeği olarak da bilinmektedir.

ŞİMDİ NERGİS/ NERGİZ ZAMANI

 

Nergis çiçeği görüntüsü ve kokusuyla en çok sevilen çiçek türlerinden biri olmanın yansıra, Antik döneme uzanan birçok efsanevi hikayeleri vardır. Muhteşem kokusu ve güzelliğiyle kendine hayran bırakan nergis çiçeği ülkemizde en popüler çiçekler arasında yer edinmeyi başarmış.

Yunan mitolojisinde yer alan efsaneye göre,Kendine aşık olanlara aldırmayıp, onları karşılıksız bırakan ve çok güzel bir peri kızı olan Ekho, bir gün avlanan bir avcı görür. Narkissos adındaki bu avcı çok yakışıklıdır. Ekho bu genç avcıya ilk görüşte aşık olur. Ancak Narkissos bu sevgiye karşılık vermeyerek, peri kızının yanından uzaklaşır. Ekho bu durum karşısında günden güne eriyerek, kara sevda ile içine kapanarak ölür . Bütün vücudundan arta kalan kemikleri kayalara, sesi ise bu kayalarda ‘eko’ dediğimiz yankılara dönüşür.Olimpos dağında oturan tanrılar bu duruma çok kızarlar ve Narkissosu cezalandırmaya karar verirler. Gene günlerden bir gün av izindeki Narkissos susamış ve bitkin bir şekilde bir nehir kenarına gelir. Buradan su içmek için eğildiğinde, sudan yansıyan kendi yüzü ve vücudunun güzelliğini görür. Narkissos daha önce fark edemediği bu güzellik karşısında adeta büyülenir. Yerinden kalkamaz, kendine aşık olmuştur. O ana dek kimseyi sevmediği kadar, sevmiştir kendi görüntüsünü . O şekilde orada ne su içebilir, ne de yemek yiyebilir, aynı Ekho gibi Narkissos da günden güne erimeye başlar ve orada sadece kendini seyrederek ömrünü tüketir. Öldükten sonra da vücudu nergis çiçeklerine dönüşür.

Kendi kendine âşık olma olayı Mevlana’nın mesnevisinde de konu edilirken, ayrıca nergisin, divan edebiyatında “mest, mağrur, hayran“ gibi sıfatlarla anılması da çiçeğin bu efsanevî yönüyle ilgili olsa gerektir.

Divan şairi Bakî, “Kanunî mersiyesi’nde bu efsaneye şöyle bir gönderme yapar:

Gül hasretinle yollara tutsun kulağını,Nergis gibi kıyamete kadar çeksin intizar.”

Yine  Şeyhülislâm Yahya efendi mısralarında:“Zaman gelir yine zerrin kadeh alır eline,Çemende nergis-i şehlâ hemen bahara bakar..”

Farsçadan dilimize geçen “nergis,“ efsanenin de ötesinde bir mevkiye yerleşerek, kız çocuklarına isim olarak verilerek nesilde nesile aktarıla gelmiştir. Ekseriyetle de “Nergis” yerine “Nergiz” tercih edilerek şivenin keyfiyetine ya da nüfus kaydının azizliğine yenik düşerek..

Baharın en erken müjdecileridir nergisler. Şubat ve Mart aylarının gelmesiyle birlikte köy evlerinin önlerinde, kırlarda, kaya diplerinde, hatta yol boylarında öbek öbek nergis çiçekleri açar. Güzel kokularını her tarafa yayarlar. Beyaz nergis öbekleri, kaya diplerinden aşağıya doğru, ilk bakışta kuzu sürüsünü andırır âdeta. Çiçeği, çıplak bir sapın üzerinde biraz eğik durur. Nergislerin rüzgârlı havalarda nazlı nazlı sallanır eğri boyunlu çiçekleri...

Ayrıca efsanede kalmayıp, gele gele bir hastalığa da adını verir Narkissos efsanesi,  kişinin sadece kendine hayranlık duymasına, bunu aşırıya vardırmasına “Narsisizm” adını yakıştırmış psikiyatristler..Efsane de olsa, insanoğlunun bir yönüyle bağdaşıyor. Zahirperestlik, görünüşe meftûniyet, eşyanın dış görünüşüne aldanmak gibi..Halbuki dış görünüş denilen şey, Eşyanın sudaki yansıması gibi değil mi?  Asıl içini, iç yüzünü keşfedebilmeli insan.  Yunus’un dediği gibi, “Bir ben vardır bende, benden içerü”.

Peygamber Efendimiz (sav) insanı mest eden bu çiçeğin ehemmiyetine şu sözleriyle vurgu yapmış “Nergis çiçeğini koklayınız, o sizi delilikten, barastan ve cüzzamdan korur”

Ruhunuz ve bedeniniz Nergis çiçeği kadar güzel olsun.

Esen kalın.

Her türlü görüş ve önerilerinizi sahaf1sahaf@gmail.com adresinden iletebilirsiniz.

Süleyman TaşSüleyman Taş