Bir sürgün kasabasıydı aslında bu mavi gezegen, eski zamanların galesinde özellikle akşamları gelecek zamanları anlatarak bir takım umarsız maceraların peşine düştük galiba?
Hayır hayır bu bir ütopya olamaz! Çünkü bir nefes ölürken, başka bir nefesin diriltildiği yerdir burası. Bizler mi? İki nefesin ortasında yaşayıp giderken onca kalıntıları arkamızda nasıl bir iz bıraktığımızı fark edemiyoruz çoğu zaman. Sanıyoruz ki akrep ile yelkovan hep aynı şeyleri tekrar ediyorlar.
Hayır efendim ne münasebet, o tik tak sesleri saatin çıkartmış olduğu sesler değillerdir. Kalbimiz var ya hani? gerçekte çam kozalağı gibi olan, Hayallerimizde ve aşkın tarifini yaparken çizmiş olduğumuz çevrilmiş bir üçgeni andıran, işte o narin ve mahzun organımız olan kalbimizin zamana çarparak hayatın akışına tuttuğu ritimdir tik tak sesleri.
Kimileri üzerken, Kimilerimiz hoyratça seviyor, Kimimiz sevindiriyor. Kimilerimiz için ise sevgi mutlu etme sanatı. Bazılarımız salla gitsin hayatı diyerek umursamadan yaşamaya devam ederken, hayat hepimizi salıyor fark ettirmeden.
Gündüzler gece olduğunda neyimiz kalıyor elimizde sadece kendimiz ve yaptıklarımız ile birlikte biz ve gece ömür dediğimiz iki hece alınan nefes ve verilen nefes... Biraz sevecek, biraz oturup gidecektik. Demir atıp yerleşmeye değil, yol almaya gelmiştik bu köhne Han'a
Uçup gideceğiz Turnalar ve leylekler gibi göç ede ede varacağız asıl vatanımız olan ölüm sonrası cennet yurduna. Mesele basit aslında geldiğimiz gibi masumca yaşamalıyız ve giderken ağaçların ve hayvanat ehlinin izleri gibi güzel izler bırakarak gitmeliyiz.
Bizler tüccar değiliz satamayız dünyanın anasını, takıldığı anda ruhumuza bir kuşun kanadı alıp gidecek bizleri cennet denen ahirette yurduna. Kimimiz adam olmaya doğru durmaya çalışırken doğruluğun ve adamlığın projektörler ile arandığı günümüz dünyasında, kimimiz insanlık şerefini beş paraya satma yolunda ilerlemekte. Boş ver yalan dünya değil mi Nasıl olsa niye yol alanlarımız oluyor Oysa ne dünya yalan ne de yaşanan Hayat yalan yalan olan sadece yalanlara sarılıyor oluşumuz.
Nedir kimledir kavgamız? Biz tek kişiyiz Ömür dediğimiz in karşısında ise iki kişi biri gündüz biri gece gücümüz sadece aldığımız ve verdiğimiz nefesimizde. Şimdi ne yapmalıyız biliyor musunuz? Geldiğimiz yere hatırlamalıyız ve gideceğimiz yere bakmalıyız elimizde halen varsa biraz insanlık sermayesi sevgi ve saygı dağıtma Reis tüm varlıklara
Hayat serüveninizin kolay, Hızır ve huzurun yoldaşınız olması dileğiyle esen kalın.
Her türlü görüş ve önerilerinizi sahaf1sahaf@gmail.com adresinden bizlere iletebilirsiniz.
Ahmet Dekiş; Serüven
Bir sürgün kasabasıydı aslında bu mavi gezegen, eski zamanların galesinde özellikle akşamları gelecek zamanları anlatarak bir takım umarsız maceraların peşine düştük galiba?
Süleyman Taş