HER YENİ BİR GÜN ŞANSTIR

Ayşe BİLGEN

12-02-2018 23:04

Bazen kendi hayatlarımızın küçük problemini öyle büyütüyoruz ki aslında hiç bir zaman sandığımız kadar çaresiz ve kötü durumda olmadığımızı görmezden geliyoruz. Bizler kendi problemlerimiz için isyan ederken bizden kat kötü durumda olan  bazı insanların o zor durumlarında bile şükrederek şükredecek bir şeyler bularak mutluluğu yakalayabileceğini göremiyoruz.

                İleri derecede hasta iki adam aynı hastane odasındaydılar. Adamlardan birinin her öğleden sonra bir saatliğine oturmasına izin veriliyordu. Ciğerlerindeki suyun süzülmesi için. Bu hastanın yatağı odadaki tek pencerenin önünde idi. Diğer hasta ise hep sırt üstü yatmak zorunda idi. Bu iki hasta saatlerce bir birleri ile konuşur , bir birlerine eşlerini ailelerini evlerini askerlik anılarını tatilde geçirdikleri yerleri anlatırlardı. Hastalardan sırt üstü yatmakta olan sürekli söylenir kendi haline lanet eder içinde bulunduğu durumdan ve kaderinden şikayet ederdi.

                Pencerenin yanındaki hasta ise daha pozitif idi. Onu neşelendirmeye çalışır , bu hallerine bile şükredecek bir şeylerin mutlaka vardır derdi. Bir gün halinden mutsuz olan hasta diğerine şöyle dedi;

                Senin mutlu olmana şaşırmıyorum, pencerenin kenarındaki yataktasın ve istediğin zaman doğrularak dışarıyı izliyorsun ve neşeleniyorsun oysa ben şu lanet yatakta sırtımın üstünde yatmak ve tavana bakmaktan başka bir şey yapamıyorum.

                Bunun üzerinde pencere kenarındaki hasta her öğleden sonra oturmasına izin verdikleri saati diğer hastaya pencereden gördüklerini anlatmaya karar verir, başlar. Yavaş yavaş  öbür hastanın neşesi yerine gelir ve arkadaşının anlatacağı bir sonraki günü iple çekmeye başlar. Dışarıdaki renkli ve hareketli dünyayı dinlemek için pencere içinde çok güzel bir göl olan parka bakıyordu. Ördekler ve kuğular gölde yüzerken çocuklar oyuncak botlarını suda yüzdürüyorlardı. Genç aşıklar gök kuşağının tüm renklerini kol kola dolaştırıyorlardı. Uzaktan şehrin silueti görünebiliyordu.

                Pencere kenarındaki adam bunları her gün muhteşem bir detayla anlatırken diğer adam gözlerini kapar ve bu muhteşem manzarayı gözlerinde canlandırırdı.

                Günler ve haftalar geçti.bir sabah hemşire pencere kenarında yatan hastanın cansız bedeni ile karşılaştı. Uykusunda huzur içinde ölmüştü. hastane görevlilerini cesedi dışarı taşımaları için çağırdı. Uygun zaman geçtiğinde diğer hasta pencere kenarındaki yatağa taşınmasının mümkün olup olmayacağını sordu. Hemşire memnuniyetle yerine getirdi.

                Hasta yalnız kalınca yavaşça duyduğu acıya aldırmadan bir dirseğine yaslanarak arkadaşının her gün kendisine anlattığı o muhteşem manzarayı görebilmek için yatağından pencereye doğruldu. Sonunda dışarıyı  kendi gözleriyle görme şansına ermişti. Pencereden dışarıya bakabilmek için kendini zorladı ve baktı. Pencere '' boş bir duvara'' bakıyordu. Arkadaşı o mükemmel manzarayı tamamen kafasından uydurmuştu. Adam hemşireye vefat eden oda arkadaşının neden boş bir duvara bakarak sanki bir pencereden dışarı bakarcasına inanılmaz ve harika bir manzarayı anlatmış olabileceğini sordu. Hemşirenin cevabı ise adamı bir kez daha şok etti; ölen o arkadaş ''Kördü'' ve önünde bir duvar olup olmadığını bile hiç bir zaman görmemişti.

                Sanırım sana hangi koşulda olursan ol yaşamın değerli olduğunu ve şükredecek bir şeylerin olduğunu göstermek istedi dedi.

                Unutmayalım asla sandığımız kadar zor durumda değiliz, her zaman şükredecek bir şeylerimiz var. Her gün gibi '' bugün'' bize bir hediyedir.

                HER YENİ BİR GÜN ŞANSTIR

 

DİĞER YAZILARI Yaşam Şeklimiz Nasıl Olmalı ? 01-01-1970 03:00 VİCDAN 01-01-1970 03:00