Dünya Kadınlar Günü dolayasıyla sanatçının Mersin'deki demir korkuluklarla çevrili kabrini ziyaret eden sevenleri, mezarına çiçek bırakıp dualar etti. Adına filmde çekilen Bergen, yaşadığı acılarla insanların hafızasında olmaya devam ediyor.
15 Temmuz 1959 yılında 7 çocuklu bir ailenin son çocuğu olarak dünyaya gelen Bergen, hem yaşamı hem de ölümüyle unutulmuyor. Kadına yönelik şiddetin sembollerinden olan Bergen, 30 yıl gibi kısa yaşamında birçok kez şiddete maruz kalırken, 14 Ağustos 1989'u 15 Ağustos'a bağlayan gece, boşandığı eski eşi tarafından kurşunlanarak öldürüldü. Hayatı acılarla geçmesine rağmen 6 long play, 11 kaset, 129 şarkı ve 1 filmi olan Bergen, eski kocası tarafından öldürüldükten sonra Mersin Şehir Mezarlığına defnedildi. Katil kocadan korumak için mezarı demir korkuluklarla çevrilen sanatçının sevenleri, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla kabrini ziyaret ederek mezarına çiçek bırakıp, dualar etti.
"Bize kadına şiddetin ne olduğunu çok acı bir şekilde anlatan bir hayat hikayesi var"
Sanatçının kabrini ziyaret eden Hediye Eroğlu, 'Dünya Kadınlar Günü' dolayısıyla Bergen’in mezarını ziyaret ettiklerini dile getirdi. Bergen’in, Türkiye’de kadına yönelik şiddetin sembol isimlerinden biri olduğunun altını çizen Eroğlu, “Bize kadına şiddetin ne olduğunu çok acı bir şekilde anlatan bir hayat hikayesi var. 30 yıllık bir yaşam ama dolu dolu geçmiş. Ancak ne yazık ki, acılarla dolu dolu geçmiş. Oysaki sanat üretim potansiyeline baktığınızda çok daha iyi yerlere gelebilecek bir sanatçıyken, maalesef buna ömrü yetmemiş. Mersin’in Bergen’e daha fazla sahip çıkması gerekiyor. Özellikle sanat alanında yaşatmak gerekiyor. Bence bununla ilgili yetkili makamların proje geliştirmesi gerekiyor. Bergen’in adını 'Acıların kadını Bergen' diye yaşatmayalım. Bergen’in adını sanatla yaşatalım. Mersin bunu başarabilecek bir şehir. Bu başka illere de örnek olabilir” dedi.
"Bilinç ve zihniyetin de değişmesi lazım"
Mersin’in, Özgecan Aslan cinayetiyle de sarsıldığını dile getiren Eroğlu, “İşte biz bu acıların üstünü örtmeyelim ama bu acılarla da barışırken gelecek nesillere de böyle olmasın, bir daha aynı şeyler yaşanmasın diye kültürle, sanatla, onların çok sevdiği psikolojiyle ve toplumsal barışla anlatabiliriz. Bunun için de aslında bugün Bergen’in mezarına geldik. Kadınlarımıza, kız çocuklarımıza eğer bunları yaşamak istemiyorsanız bu yanlışlara düşmeyin. Sevgi maalesef bazen bize çok büyük acılar da getirebiliyor. O yüzden sevginin de kararında olması gerekiyor. Ne istediğinizi bilmeniz gerekiyor. O yanlışlardan dönmeniz gerekiyor. Bunun içinde size sadece yasayla, kanunla tanınan haklar da yetmiyor. Bilinç ve zihniyetin de değişmesi lazım. Bir kadın aciz, mağdur durumdaysa ne yazık ki kanun onu kurtarmıyor. Toplumun da o bilince, o zihniyete sahip olması gerekiyor. Bir kadın zor durumdaysa, müdahale edinmekten çekinmemek gerekiyor. Bu anlamda Bergen’in hayatında çok daha güçlü bir kadın olabilseydi, ona el uzatabilseydi veya yanında duran bir erkek olsaydı bugün belki bunlar yaşanmayacaktı. Biz kız çocuklarımıza bu kapıları açmalıyız” ifadelerini kullandı.
"Bir kadına gösterilen sapkınca şiddetin önlenmesini istiyoruz"
Şeyda Şahin ise Bergen'in hem yaşam hem de ölüm hikayesiyle Türkiye’de kadına karşı işlenen şiddetin sembol isimlerinden biri olduğunu söyledi. Şahin, “Ne yazık ki Bergen'de Özgecan'da aynı mezarlıkta yatıyor. Bir kadın olarak, kadın cinayetlerine tanıklık etmek, okumak veya duymak beni çok korkutuyor. Bırakın kadın olmayı, insan olarak kanımı donduruyor. Canımız bu kadar ucuz olmamalı. Bergen 30 yıllık yaşamına 11 kaset, 129 şarkı ve 1 film sığdırdı. Özgecan bugün yaşıyor olsaydı belki de Türkiye’nin en iyi psikologlarından biri olacaktı. Bildiğimiz gibi binlerce kadın bugün halen şiddet görüyor, tecavüze uğruyor ya da öldürülüyor. Bizler kadın olduğumuz için bir ayrıcalık istemiyoruz. Bir kadına gösterilen sapkınca şiddetin önlenmesini istiyoruz” diye konuştu.
"Bir baba sevgisinin ne kadar önemli olduğunu Bergen'in hayatında görebiliyoruz"
Serap Acıoğlu da kadınların önce kendilerini sevmesini tavsiye ederek, “Bergen’den örnek alın. Hayat hikayesini biliyordum, dünde filmini izledim ve çok etkilendim. Kimseyi fazla sevmeyin. Bunlar hep sevginin kurbanı. Ne kadar çok sevsek o kadar çok eziliyoruz maalesef. Bergen’in yaşadıklarına baktıkça halime şükrediyorum. Gerçekten bir baba sevgisinin ne kadar önemli olduğunu, babalarının kızlarının sevmeyişinin bir hayatı nasıl etkilediğini Bergen’in hayatında çok net bir şekilde görüyoruz” şeklinde konuştu.